
Kaç çeşit sevgi var insan hayatında, hayatını güzelleştiren, ömür boyu taşıdığı, hiç kaybetmeden… Hepsinin bir sebebi ve nedeni var. Sevgilinin tarifi var mı? Aşk denilen bir büyü başlar içinizde kendinizi sevdirmek için beğendiğiniz insana… Gece gündüz onu düşleyerek, hayaller kurarsınız ve siz olmaktan çıkar tüm benliğiniz, onun istediği her şeye boyun eğerek biz olmak için değişerek, adını siz koyarsınız: Sevgili… Çocukluktan başlayarak dinlediğiniz masallarla bir oyun başlar, camdan bir ayakkabıyla adımlar atar yol alarak küçücük bedeninizden büyüyen yüreğinize… Ve ona hiç dokunmadan, o sizi bilmeden onunla ilk masalınızı yaşarsınız… Sonu gelmeyen...
Seni düşünmek
müstehzi bir gülüş, gizemli
dudağımın kıyısında
ince ince beliren yolda
sıcak nemli bir öpüş
gözümün karasında
tozu dumana katarak
yüreğimin içinden
bin bir renkle yüklenmiş
bir kelebek kalkar kocaman
konarak aşk
parmaklarımın ucuna
bir nefesle
sana doğru yol alır.
Sen hiç rüzgarı hissettin mi
yanaklarında
veya yağmurdan iri bir damla
kırcı yaz sıcağında
ansızın eriyip süzülmeden
düştü mü korkutarak
dudağına kor gibi
biri çabucak
o an seni öptüyse…
o benim hayalimdi…
Platonik aşklar içinde beslenir insanın, çocukluk aşkları gibi hiç unutulmaz… Kötü sonlarla dolu aşklar çoktur, çünkü sevgili hiçbir zaman tek kalmaz, Leyla-mecnun misali tarihte kalmıştır. Gençler büyürken bunun çaresini de bulmuşlar aşkı kuralsız yaşıyorlar. Metot; deneme yanılma metodu, durmadan deneyip hep yanılıyorlar. Ve artık sevgililer günü var ve o günde yalnız olmamak önemli… Ne doğruyu beklemek ne de sevmek, sevilmek. Maksat o güne yalnız girmemek…
Kokusuz güllere taşındık güllerle
kışın soğuğunda siluetlere
soğuktu esen-yel bize simden yorgunluk
buluttan hastalıktı
mesnetsiz bir mesleğe gerek duymadan
çocuklardı aşkı oynayan
çıkarmışlar beyaz gömleklerini yüksek sesle
kendilerini oynuyorlar
isimlere alt çizgiler çizip
gizemi dışlamışlar
yatay düzenini bozmuşlar aşkın
rumuz emekli, kalp çizilen ağaç kesilmiş
orman-da.
Tutku açıkta salma
saklanmaya gerek ne?
Sevdanın günlüğüne kaydolmuş sevgiler
biri-birilerini kendilerine hediye seçmişler
Örgüler çözülmüş gözler kararmış
endam alesta
Üst geçitlerde metrolarda kalabalıklarda
basılan yerden bitmişler
İlan vermişler yürekli parsellenmiş sayfalara
Saçmadan kelimeler tetiklenip anında
dolu gibi yağıyor kırıp dökerek
hayalle filizli her şeyi
Aşk şubatta kalkıyor
ayın ön dördü sanarak kendini
parlayan giysilere sararak bedenini
gendi-gelen bir güne harcanıyor
duygularımız yatıyor
yüreğimizdeki zararla
Romantizmin doruğunda yaşanılması gereken bir duyguya artık çok şey karıştırılmış… Aşkın itiraf edildiği ve kabul gördüğü gün sevgililerin günü oluyor ve tarih unutulup umursanmadığı an her şey bitiyor. İnsan bazen kendi sevmeye devam ettiği sürece karşısındakinin duygularının bittiğini fark edemiyor. Ya da fark etmek istemiyor... Biri sevgili kalır ötekinin aklı başka yerde gezerken…
Arap kızı camdan baktı
büyüyü saldı yağmura simlerle
Kostandiyi seller aldı aniden
gurur yelkenini indirdi suya
üfledi üzerine mırıldanarak duayı
kaleleri yıktı,
kapısında dilenen akşamüstüler.
Sürünüp baharatını altmış ülkenin
bastı
çöktü bütün köprüler, her yere giden
bir hayal dünyasının kapılarını
kapatıp kendi üstüne fantezilere dalarak
ne denli zorsa da yaşamak becerdi
külttü kitsch-di
de ondan başka her şey
-yaşanan hiçti-
elinden tutup götüremeyen
nereye koyacağını bilmeyen
uçurumdan atan aşk,
çocuktu
doğurmadan açılan yaralarının
vücudunda,
kapanmayan sebebi
göbek bağını koparan eskilerden
zehirleyen soy ağacını köküne kadar
konuşamamak
bilhassa boğulmak kendi sesiyle
ağzını açtığında sözlere
yalnızca çığlıkla tek bir şeyi
tek başına anlatmak, karşılıksız sevmeyi!
iki kişiye rağmen
yıkılan ben-sizliğinin altında kalan
sonunda biri
diğeri bina ederken, her şeyi
onun üstüne
altında kalan aşk
diğeri
işte!
Bugün sevgililer gününü kutlamak lazım! Belki pahalı bir hediyeyle, yahut güllerle veya ilan vererek gazetelere… Ama düşünmek lazım, seni duyan ve hisseden bir sevgilin sahiden var mı? Bazen de “seninle olmak güzel” diyebilir insan sadece, yanında huzur bulduğuna…
Dağında yaşar çam ağacı gölgesi
burada denizin içi orman
meltem kürekliyor müziği
önü batıya çalar
kanunla saz tutmuş arka bahçeyi
ayaklarım ellerim yayılmış köşe bucak
liman
denize düş-müş, aşığın gölgesiyim
yeşilden kayan kayık bedenim
notalardan küreğim
yol almakta maviyle ilham
beynimin savrulduğu yere
sınır zambakları ekerek kuma
yolunu keserek mutsuzluğun
bahçeleniyor ruhum.
Sağ elimi unuttum
sol elim kalem
bir de aşk senin elin
ara sıra tuttuğum…
Son yorumlar