Ölümüne KUTLU Ölümüne ADALI olmak

-Ağıt-

Kırlangıcın göçüdür bir yazarın ölümü, tellerle yalnız kalırsınız. Yuvası boşalmıştır. Özgürlüğe uçarak, dağa, taşa, insana kattığı değer, onu okuyarak edindiğiniz her şey artık matemdedir. İç dünyanızdaki gölgesi kararır, gönül duvarınız çizilir, kangren olur, her yıldönümü kanarsınız. Yazdığını nereye yükleseniz orada durur şüpheyle. Gözü arkada kalır, ucu bitmemiş rengârenk kalemiyle süslediği duyguları sivri bir bıçak gibi batar, sizi acıtır. Yaşasaydı… deyip de yapabileceğiniz, sonsuzluğa koyduğunuz üç nokta ve neler yapabileceğini düşünüp kahrolmaktan ibarettir. Katran siyahı karanlığın, bir kitabı ateşiyle nasıl yaktığının sesi kulağınızdan geçer, ıslıkla akşama düşer, isyanınızı çınlatır. Bin bir emek ve eziyetle, yazdığının uğruna ölen, sayfalardadır artık; yazdıklarına layık mısınız, uğrunda ölmeye değer misiniz, ona bakar…

Ölümüne “insan” olmanın tadına varılmalı yaşarken. Korkmadan yaşamalı, karanlığa pusu kuran serseri kurşunlara rağmen… Öldürmüyorlar çünkü! Yazılanlar yaşıyor… Kitaplar başucunda olmalı; en eskisi bile… Kokusuyla uyumalı, okuduklarıyla uyanmalı insan! Bir yazının/yazarın neler öğretebileceğini, bir şiirin/şairin ince teliyle, çıkardığı müziği, duyabilmeli! Sadece öğrenmek değil, dünyanın hızına yetişemeyeceğini bilerek, kısa ömürde yaşayamayacaklarını ömrüne katmak, anlamak/anlatmak için okumalı! Okumayı seven insan, ruhu okumayı öğrenir! Buz dağının ardındaki çirkinlikleri görür, derdi paylaşır, haksızlıklara isyanla kendini harmanlar; artık ben değildir, gailesi tohum olur yüreğine ekilir, dallanır budaklanır, içi içine sığmaz, anlatamaz, yazmaya başlar… Ölümüne yazan, harflerle ruhun nasıl yaşayabildiğini, size mirasıyla ispatlar, yol gösterir. Arkasından mutlaka başka kırlangıçlar gelir yaptığı yuvaya... İdealleriyle, hayalleriyle size hediye ettiği dünya, kaleminin kâğıda düşerken çıkardığı ses hep kulağınızdadır. Yazarsanız, okursanız, öğrenmek istiyorsanız, onun sayfalarındaki pınar kitabınıza akar, kaynak olur. İnsanlığa yazarak kendini armağan edenlerin ölümsüzlüğü ilhamdır; gerçeği araştırıp doğruları yazmak için şevk verir, cesaretlendirir. Gazeteler dünyayı taşır, dergiler öğretir, geçmişi öykülerde yaşarsınız, romanlarsa size aşkın bin çeşidini anlatır. Ve şiirler, ölümüne çoğalır…

 

Benim şarkılarım da zor
anlıyor musun, duyuyor musun
sessizliğimin çığlığını
çok yazmak istiyorum
bir aşk şiirindeki ince sızıyı
insanların diline çalmak bal gibi
ufacık heyecanlar beni kızartıyor
duygular harmanlanıp kalbim çarpıyor.
Ama kâğıdım ıslak
sesim çoktan kısıldı
sen beni hiç tutku yüklü görmedin
kıstırmadın kendimi vururken duvarlara
tam heyecanlanırım yazmaya aşkı
ormanlarımı yakarlar
siyasetin daniskası yaban sulardan
biri ölüm taşır kıyılarıma su gibi…
Kolay mı Adalı olmak kolay mı
deniz dört bir yan
gidene taş atılmış gelen vurmuş dalgayla,
ne sarı huzuruyla dolmuşum ayın
ne maviyle kucaklamışım
deniz kabukları marazdan, mora boyanmış
topluyoruz durmaksızın kıyıdan
vurup da karşı dağdan çığlığımız dönüyor.
Değer mi kirpiğine bir yeşil gözün,
gözyaşıyla yürümek
yürüyemem işte yürüyemem
ayaklarım yar değil
kirpiler girmiş akşamların koynuna
yanlışlıkla savrulan rüzgâr etekli o kız
ve aşktan damlayan, o sarhoş oğlan
sokağıma çıkmıyor.
Rehavetin rengi, pembe pamuk şekeri
gibiydi romantizm
yapış, yapış eridi
müzikler, müzikler de bitti ah!
Benim şarkılarım zor, anlıyor musun
berbat bir nakarat
girmiş akşamlarıma nefes alamam
boğar beni nem gibi
hep o savaşlar hep o savaşlar
bölüm bölüm bölen zamanı
hiçbir duygu hiçbir aşk, aralara sığmadı
yaşlanmışım yüreğimde
boş sayfalar bırakarak
ha şimdi, şimdi dolacak…
Bir insan, yüz bin kez
Beniyazdı- banayazdı olmadı
siyasetin daniskası sokak ortası
kurşun kalemime saplandı kaldı.
Ah! Ne desem ne desem,
-Bir daha doğmak var mı
Adalı olmak kolay mı-
Nar kızılına döndü günün batımı
şiirler havalandı, yere vurdu düşünce
ne çok şey vardı benden dağarcığında
yazmak isterdim
bir aşk şiirindeki ince sızıyı
bağırarak, denizime anlatmak
hain bir dalga çarpar
eteğim-de ıslanır, bana dair mısralar
siyasetin daniskası
bir ölüm vurur kıyılarıma
sesim ölür
-yarım- kalır.

Dün akşam
Kutlu Adalı’yı vurdular
07.07.1996

Yayın Tarihi: 

Pazar, 4 Temmuz, 2010